28 Ekim 2011 Cuma

Zaman gazetesinin yalanının ardından Tarık Akan ropörtajı.


Zaman gazetesinin yalanının ardından Tarık Akan suskunluğunu bozdu…
Zaman gazetesi,Tarık Akan’ın kiracısı olduğu İstanbul Bakırköy’deki Taş Mektep’i mafya babası Dündar Kılıç’ı araya sokarak Hrant Dink’in elinden aldığını, ayrıca Akan’ın kira yüzünden Rum Vakfı ile mahkemelik olduğunu yazmıştı. Hrant Dink’in kardeşi Orhan Dink ve Rum Vakfı iddiaları yalanladı. Ayrıca Tarık Akan Dündar Kılıç’ı okulu açtığı dönemde ortağı olan ve “eğitimciliği ondan öğrendim” dediği Dündar Uçar ile karıştırdıklarını belirtti.
Bu konuyu görüşmek üzere TaşMektep’e gittik. Tüm güleryüz ve içtenliğiyle bizi karşıladı. Deprem ve sinemanın da gündeme geldiği söyleşide Akan’ı kendinden emin gördük.
Yasal girişimleriniz hangi aşamada?
Avukatlarım öncelikle tekzip gönderiyorlar. Tekzibimizi basarlar, basmazlar, onların bileceği bir şey. Basmazlarsa tazminat davası açacağım. Tazminat davası açsam ne olur, açmasam ne olur? Mahkeme zaten ne belirleyecek, belli. Oradan ne gelirse, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne veririm olur biter. Neye dayanarak böyle bir iftirayı defalarca yazıyor, inanılır gibi değil. 40 yıllık sanatçıyım, aleyhimde nice yazı çıkmıştır, tek bir kez dahi basını mahkemeye vermedim. Düşünün ki, ‘80 döneminde bir gazete haberinden dolayı 90 gün hücreye kapatılıyorum, arkasından 8 yıl mahkeme sürüyor…
‘Bu benim dünya görüşüm’
Tüm olanlara rağmen Tercüman gazetesini ne tekzip ettim, ne de tazminat davası açtım. Ama şimdi açacağım. Diyor ki, mesela, “niye benle konuşmuyor?” Niyekonuşayım? Bu benim rengim. Niye sana telefon açayım? Açmam. Senle asla konuşmam. Bu benim tavrım. Bu benim yapım. Bu benim dünya görüşüm. Üç dört kez yazmışlardı. Cevap vermedim. İnternetten gördüm. Gazetelerine para da vermem. Hürriyet arayınca “tamam” dedim. “Gelin görüşelim.” Onlara da şunu dedim: “İddiaları bana sormayın. Hrant’ın kardeşine, vakfa sorun. Bana göre de durum budur.” Onlar da araştırıp yazdılar. Şu ana kadar pek çok gazeteciler konuşmak istediler. Hepsine hayır dedim. Ama, sizi kıramazdım. Hayati ağabeyi kıramazdım. Aydınlık gazetesi başka bir şeydir benim için. Sözcü başka bir şeydir, Cumhuriyet başka bir şeydir benim için.

Olayları değerlendirdiğinizde, neden sizi hedef seçtiler? Bir yorumunuz var mı?
Siz gelmeden 5 dakika önce gözüm şu resme çarptı. Şu resmi çekersen lütfen… bütün saldırıların nedeni budur! Bu kadar açık ve nettir. Bunun başka anlatılacak bir şeyi yok. Bütün bu saldırının nedeni budur. Başka ne diyeyim?
‘Benden rahatsız olmasalar üzülürdüm’
Önce gazetemizde Cumhuriyet Devrimi, 27 Mayıs, 28 Şubat vurgularınız, sonra Antalya’da 12 Eylül vurgularınız mı rahatsız etti bazı kesimleri?
Ergenekon dedim, Balyoz dedim, YÖK dedim, bak bunu söylemiyorlar. YÖK atlanıyor. Bu tepkilerden rahatsız olacaklar. Onların rahatsız olmaları normaldir. Böyle yazmaları beni mutlu ediyor, memnun ediyor, açık söyleyeyim. Başka türlü ne beklenir ki? Tersi olsa, üzülürüm o zaman. Gerçekten. Benim rengim belli, dünya görüşüm belli. 40 yıldır bunlarla çok uğraştık.
İddialarla ilgili durum nedir?
Şu dakikaya kadar vakıfla mahkemelik bir durum yok. Mahkemelik olamayız. Bu taş binayı kiraladığım vakit, döküntü vaziyetteydi. 2. Dereceden tarihi eserdir. Aslına uygun tadilat yaptık. Bu binaya yatırdığım para 20 yıl içerisinde 2-3 milyon doları bulmuştur. Bu okul için 1981’de aldığım iki ticari taksiyi sattım. Onlarla üç çocuğumu büyütmüştüm. İstemediğim işlere hayır diyebilen bir adamdım. O taksiler sayesinde geçindim. Bunu da çok az kişi bilir. O taksileri sattım bu okula yatırdım. Eğitimciliği Dündar Uçar’dan öğrendim. Dündar Uçar Özel Okullar Derneği başkanı, kendi okulu olan, dünya efendisi bir adamdır. Dündar Uçar’la Dündar Kılıç’ı nasıl karıştırırlar, örneğin? Buranın eskiresimlerine bakın. Gözüm gibi baktım , onardım b i n a y ı . Her yıl tadilat yapılıyor. Eski bina sürekli bakım istiyor.
Binanın kiralanması gündeme gelince Hrant Dink’le bir görüşmeniz mi oldu?
Ben hayatımda Hrant’la yan yana gelmedim. Kardeşi Orhan arkadaşım. Ama Hrant’ı hatırlamıyorum. Görmedim. İşin böyle garip bir tarafı da var.
Size karşı bir sürpriz tanık varmış? Bir de Oral Çalışlar’ın ismi ortaya atıldı?
Sistemler aynı. Bir tanık bulacaksın. Oral Çalışlar’ın isminin geçmesi üzücü mü, bilmiyorum. Böyle bir yazı yazdıktan sonra, gerçeğin tam ters olduğu ortaya çıkıyor. Bu aslında bir faciadır. Şimdi imzasız mektuplar da çıkar ortaya. Bekliyorum onların sürpriz tanıklarını. Mahkemelerde takip ediyoruz sürpriz tanıkları. Deneyimliler o konuda.
Sinemayla, televizyonla ilişkiniz ne durumda?
Dizilerin hepsine hayır diyorum. Dizilerde çalışmak gerçekten köle mantığıyla gidiyor. Bir insan bu kadar sömürülemez. 90 ile 120 dakika arasında diziler dünyanın hiçbir yerinde yok. Ve 5 günde bitirmek zorundasınız. Günlük ortalama 18 saat çalışıyorsunuz. Işıkçılar, kameramanlar, set işçilerinin durumu bir facia. Yaşilçam’da, hızlı çekilen dönemlerde 90 dakikalık film için 15 gün harcardık. Sonra bu 4 , sonra 7 haftaya çıktı. 7 haftada bir film bitiriyordunuz. Bir hikaye anlatıyordunuz. Bunlar şimdi 5 günde çekiyor. Evet, baş oyuncular büyük paralar alıyor, ama alttakiler? Bu mantık zaten bana ters geliyor.
‘Köy enstitüleri ile ilgili bir belgesel çekiyorum’
Bir de, sırf vakit geçirmek amacıyla yapılmış diziler. Sinema dünyasının film mantığından uzaklaştığını düşünüyorum. Çünkü, ayakları yere basan hikayeler, insana bir mesaj veren veya yaşamını anlatan hikayeler yerine, sırf gişe yapsın, para kazanılsın diye veya çok küçük paralarla film çekilmeye uğraşılıyor. Her ikisi de bana yanlış geliyor. Yılda 60-80 film yapılıyorsa, içinden 1 yada 2 film iyi çıkıyor. Ama geri kalanlar gerçekten bir facia. Bana önerilenlerin içerisinde iyi olduğuna inandığım film olsa, oynarım. Ama gelmiyor. 77’den sonra sert filmler de yaptım. 12 Eylül’e rağmen, inandığım projelerde yer aldım. Ancak, Deli Deli Olma’dan beri iyi proje gelmedi. İyi bir hikaye olduğunda, düşünmem, yer alırım. Şu anda köy enstitüleri ile ilgili bir belgeseli Nazım Hikmet Vakfı adına çekiyorum.

Deprem mağduru kardeşlerimin acısını paylaşıyorum

Gerçekten yürekler acısı bir durum ve manzara var orada. Ancak halkımızda inanılmaz bir dayanışma ve destek görüyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Toplum olarak bu konularda çok duyarlıyız. Öte yandan iktidarın, devletin düzensizliği de ortada. Her şey allak bullak. Bu da Türkiye’nin bir başka yüzü. Deprem nedeniyle vefat eden tüm kardeşlerimize rahmet diliyorum. Halkımızın başı sağolsun. Bir sanatçı olarak oradaki kardeşlerimize yardım etmek adına üstüme düşen her görevi seve seve yapmaya hazırım. (Aydınlık)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder